@16.12xm: #CapCut #مالي_خلق_احط_هاشتاقات #صعدو #شاركو_عمريہ💞

☄️ .
☄️ .
Open In TikTok:
Region: IQ
Saturday 22 November 2025 10:02:09 GMT
407
75
6
0

Music

Download

Comments

2_l9i
ۤ؏ـلـ̲ـيِ.🪬 :
صوفي لمشتاقله♥️
2025-11-22 19:24:53
1
_qhc4
صفش . 💙✨ :
💙✨
2025-11-22 14:07:26
2
z_gyfer
.🕷 :
👍💔
2025-11-22 10:48:16
2
nonoo2402
ضاري 🚬😇 :
❤️❤️
2025-11-22 20:53:19
1
58.x67
عباس الجبوري :
❤️❤️❤️
2025-11-22 12:08:37
1
To see more videos from user @16.12xm, please go to the Tikwm homepage.

Other Videos

Geçen hafta sosyal medyada gezinirken, bir paylaşım gördüm. Resimde bir tepsi, tepsinin içinde de pilav üstü kavurma, salata, ayran ve helva vardı. Paylaşan kişi resmin altına şöyle yazmıştı; Çok acıktım. Dışarıdan yemek söyleyecektim. Ama gerek kalmadı. Üst komşu ölmüş, sağ olsun! Gülmekle gülmemek arasında gidip geldim bir süre. Sonra aklıma aynı konuyla ilgili başka bir hikâye geldi. Bizzat şahit olduğum bir olay. Bende Twitter’da şunu yazdım; Taziyeevinde, elinde pilav tabağıyla “Pardon, karabiber var mı acaba?” diye soran birisini anlatmışlardı. Garipsemiş ve şaşırmıştım. Şimdi düşünüyorum… Garip olan taziyeevinde pilav yemek mi? Pilava karabiber istemek mi? Yoksa buna şaşırıp garipsemek mi? Sizce? Paylaşımdan sonra kısa bir sessizliğin ardından ortalık coştu. Meğer nasıl kanayan bir yaraya parmak basmışım. Kan revan içinde kaldım. Ne yorumlar, ne hikâyeler… Annesinin vefat ettiği gün mutfakta saatlerce Türk kahvesi pişirenler… Taziye ziyaretinde dağıtılan karton bardaktaki çayı eliyle iterek, merhumun kızına “Huyum kurusun, ince belli haricinde içemiyorum. Sana zahmet…” diye fısıldayanlar… Patatesli pideyle peynirli pideyi takas edenler… Ve daha neler neler! Olay meğer memleket meselesiymiş. Şaşırdım kaldım! Yüzlerce yorum alt alta dizildi. Millet bir yandan kendi yaşadıklarını yazdı. Bir yandan da taziyede karabiber isteyen şahsa öfkelendi.   Böyle aymazlık olur mu? Orası taziyeevi, aşevi değil! Yanına hoşaf da isteseydin bari! Yavşak! Yorumları okurken niçin bu kadar tepki gösterildiğini düşündüm. Yani pilavda, tatlıda bir beis yok da karabibere gelince mi sıkıntı oldu? İşin içinden çıkamadım. Biraz düşündüm. Sonra camdan dışarı doğru bakarak, “Gerçek dostlar ve sevenler o gün pilav da yiyemez. İştahları kaçar. Konu karabibere gelmez yani” dedim kendimce. Hafif duraksadım. Sonra Kendi taziyemi hayal ettim büyük ihtimalle. Düşünceden yüzüme koyu bir gölge düştü. Ve bu gölgeyle birlikte benim zihnimde bir ışık yandı. Bizi asıl rahatsız eden şey “Merhumun yakınlarına çok ayıp oldu” düşüncesinden ziyade, kendi taziyemizde böyle bir olayın yaşanma ihtimali olabilir mi? Acaba hayatın geçiciliğini ve ölümün gerçekliğini şiddetli bir şekilde yüzümüze çarptığı için mi karabiber olayına bu kadar tepki verdik? Şimdi düşünüyorum. Ölmüşüm ve yeni gömülmüşüm. Daha küreklerin çamuru kurumamışken bizim evde bir sürü insan büyük bir iştahla yemek yiyor. Hepsi tanıdık, beni seven veya sevmeyen insanlar haklarını helal edip etmeyenler. Hayatı bana zehir edenler, güler yüz göstermeyen sinsi yılan çıyanlar, akbabalar. Ve bu insanlardan bir tanesi, ağzındaki pirinç tanelerini yuvarlayarak benim çocuklardan karabiber istiyor. Bir başkası “Şu çayı tazele bakalım delikanlı?” diye oğluma boş bardağı uzatıyor. Zıkkımın kökünü yiyesiceler. Evet, gerçekten rahatsız edici bir durum.  Hatta zıkkımın köküne ulaşabilecek kadar derin bir mevzu. Ama dünyanın fâniliğini, insanın acizliğini bundan daha iyi anlatan bir sahne olabilir mi? Müthiş bir hayat yaşamışsın. Kariyerine kariyer katmış, bir sürü başarıya imza atmışsın. Dünyayı gezmişsin. Ödülleri üst üste, torunları yan yana dizmişsin. Ama taziyende millet baharat derdine düşmüş. Kendine âşıkların aşkına gölge düşüren; “Ben olmasam var ya…” ile başlayan o iddialı cümlelerin hepsini merhumla birlikte gömen müthiş bir sahne aslında. Bunu karabiberden öğrenmesek iyiydi gerçi ama öyle denk geldi işte...
Geçen hafta sosyal medyada gezinirken, bir paylaşım gördüm. Resimde bir tepsi, tepsinin içinde de pilav üstü kavurma, salata, ayran ve helva vardı. Paylaşan kişi resmin altına şöyle yazmıştı; Çok acıktım. Dışarıdan yemek söyleyecektim. Ama gerek kalmadı. Üst komşu ölmüş, sağ olsun! Gülmekle gülmemek arasında gidip geldim bir süre. Sonra aklıma aynı konuyla ilgili başka bir hikâye geldi. Bizzat şahit olduğum bir olay. Bende Twitter’da şunu yazdım; Taziyeevinde, elinde pilav tabağıyla “Pardon, karabiber var mı acaba?” diye soran birisini anlatmışlardı. Garipsemiş ve şaşırmıştım. Şimdi düşünüyorum… Garip olan taziyeevinde pilav yemek mi? Pilava karabiber istemek mi? Yoksa buna şaşırıp garipsemek mi? Sizce? Paylaşımdan sonra kısa bir sessizliğin ardından ortalık coştu. Meğer nasıl kanayan bir yaraya parmak basmışım. Kan revan içinde kaldım. Ne yorumlar, ne hikâyeler… Annesinin vefat ettiği gün mutfakta saatlerce Türk kahvesi pişirenler… Taziye ziyaretinde dağıtılan karton bardaktaki çayı eliyle iterek, merhumun kızına “Huyum kurusun, ince belli haricinde içemiyorum. Sana zahmet…” diye fısıldayanlar… Patatesli pideyle peynirli pideyi takas edenler… Ve daha neler neler! Olay meğer memleket meselesiymiş. Şaşırdım kaldım! Yüzlerce yorum alt alta dizildi. Millet bir yandan kendi yaşadıklarını yazdı. Bir yandan da taziyede karabiber isteyen şahsa öfkelendi.   Böyle aymazlık olur mu? Orası taziyeevi, aşevi değil! Yanına hoşaf da isteseydin bari! Yavşak! Yorumları okurken niçin bu kadar tepki gösterildiğini düşündüm. Yani pilavda, tatlıda bir beis yok da karabibere gelince mi sıkıntı oldu? İşin içinden çıkamadım. Biraz düşündüm. Sonra camdan dışarı doğru bakarak, “Gerçek dostlar ve sevenler o gün pilav da yiyemez. İştahları kaçar. Konu karabibere gelmez yani” dedim kendimce. Hafif duraksadım. Sonra Kendi taziyemi hayal ettim büyük ihtimalle. Düşünceden yüzüme koyu bir gölge düştü. Ve bu gölgeyle birlikte benim zihnimde bir ışık yandı. Bizi asıl rahatsız eden şey “Merhumun yakınlarına çok ayıp oldu” düşüncesinden ziyade, kendi taziyemizde böyle bir olayın yaşanma ihtimali olabilir mi? Acaba hayatın geçiciliğini ve ölümün gerçekliğini şiddetli bir şekilde yüzümüze çarptığı için mi karabiber olayına bu kadar tepki verdik? Şimdi düşünüyorum. Ölmüşüm ve yeni gömülmüşüm. Daha küreklerin çamuru kurumamışken bizim evde bir sürü insan büyük bir iştahla yemek yiyor. Hepsi tanıdık, beni seven veya sevmeyen insanlar haklarını helal edip etmeyenler. Hayatı bana zehir edenler, güler yüz göstermeyen sinsi yılan çıyanlar, akbabalar. Ve bu insanlardan bir tanesi, ağzındaki pirinç tanelerini yuvarlayarak benim çocuklardan karabiber istiyor. Bir başkası “Şu çayı tazele bakalım delikanlı?” diye oğluma boş bardağı uzatıyor. Zıkkımın kökünü yiyesiceler. Evet, gerçekten rahatsız edici bir durum. Hatta zıkkımın köküne ulaşabilecek kadar derin bir mevzu. Ama dünyanın fâniliğini, insanın acizliğini bundan daha iyi anlatan bir sahne olabilir mi? Müthiş bir hayat yaşamışsın. Kariyerine kariyer katmış, bir sürü başarıya imza atmışsın. Dünyayı gezmişsin. Ödülleri üst üste, torunları yan yana dizmişsin. Ama taziyende millet baharat derdine düşmüş. Kendine âşıkların aşkına gölge düşüren; “Ben olmasam var ya…” ile başlayan o iddialı cümlelerin hepsini merhumla birlikte gömen müthiş bir sahne aslında. Bunu karabiberden öğrenmesek iyiydi gerçi ama öyle denk geldi işte...

About